21 Kasım 2017 Salı

Tatarlar kim olurlar?

Tatarlar kim olurlar?

Târih boyunca geniş bir coğrafyaya dağılan Türk toplumları, buna göre de değişik isimler altında anılmışlardır. Türklerin başlıca toplumlarından biri, asıl yurtları günümüz Rusya'sı ve Ukrayna'nın düzlükleri olan Tatarlardır. Altınordu İmparatorluğu olarak ortaya çıkıp, Ruslar ve Ukrainler karşısındaki varlığını küçüle-küçüle koruyarak, 1783'te Kırım'da kesin olarak son bulan siyâsî birliğin diğer azınlıklar yanındaki asıl temsilcileri gene bu Tatarlardır.
Günümüzde, Kazan ve Kırım Tatarları olarak ikiye ayrılan toplumun Kazan şubesi Türkiye'de neredeyse hiç tanınmamaktadır. Türkiye'de daha çok bilinen Kırım Tatarlarıdırlar. Ancak, bu çok da şaşılası değildir. Çünkü, 1475'te başlayıp bugünlere kadar Türkiye'yle yakın bağları olanlar, hemen tamâmen Kırım Tatarları olmuşlardır. Osmanlı ordusunda, Giray denilen hanların (kralların) komutasındaki süvâriler Kırım Tatarlarıdırlar. Osmanlı'nın, Rumeli'yi Türkleştirmek için göçürdüğü Anadolu Yörükleri yeterli olmayınca, üstünü tamamladığı Tatar kitlesi gene Kırımlılardır.
Bu iki Tatar toplumunun bir de şöyle farkları bulunmaktadır: Kazanlıların temel unsuru Bulgar Türkleriyken, Kırımlılarınki Kuman-Kıpçaklardır. Kazan Tatarcasını Türkiye'de konuşmak mümkün değilken, Kırım Tatarcasıyla anlaşmak pekâlâ mümkündür. Kırım Tatarlarının, yarıdan fazlası birkaç yüzyıldan beri ve hâlen Türkiye'de yaşamaktadırlar. Tatarlar, gerek Türk toplumları ve gerekse Türk târihi içinde önemli bir yer tutmuşlardır. Ne var ki, buna rağmen bizzat kendileri tarafından bile yeterince tanınmamaktadırlar. Bazılarıysa Tatarlıklarını saklamasalar bile, gerekmedikçe veyâ sorulmadıkça söylememişlerdir. Bu, zaten Türk ırkından oldukları için mi böyledir, kim bilir?
Tatarların geçmişi için konuya Cengiz Han'la girmek gerekir. Tatar, her şeyden önce Timuçin'in çağında Türkler ve Moğollar arasındaki uygar ve üstün bir kabîlenin adıdır. Târihçiler, Tatar adıyla sahneye çıkan bu ilk toplumun Türk veyâ Moğol olduğu husûsunda görüş birliğine varamamışlardır. Durum her ne ise, Cengiz bu birliği yenmiş ve kendine bağlamıştır. Tatar adı, bundan sonra Moğol adıyla birlikte telâffuz edilmeye başlanmıştır. Moğollar, târih sahnesine daha sonra Cengiz Han denecek Timuçin'le çıktıkları için, Cengiz'le özdeşleşen bu toplumun artık bir adı da Tatarlar olacaktır. Toplum artık yeni adıyla anılmaya başlandığında, Moğol aslından olmayan Tatarlar, bu isme önce direnç göstermişler, kabûl etmemişler ve Kıpçak adıyla kalmakta direnmişlerdir. Fakat sonuçta, Tatarlar üstüne egemenlik kuran Ruslar'ın dediği geçerli olmuştur. Aynı konuya Osmanlı'nın bakışıysa daha bir başkadır. Osmanlılar, kendi tebaası Türkler ve İranlı Azeriler dışındaki Türk unsurların hepsine birden Tatar demişlerdir.
Cengiz Han, 1227'de ölmeden önce dört oğlu arasında paylaştırılan ve dünyânın bugüne kadar gördüğü en geniş İmparatorluğun batısı, yâni Karadeniz kuzeyi topraklarıyla Urallar'ın doğusu, büyük oğul Cuci'ye bırakılmış iken, onun ani ölümü üzerine bu defâ Cuci'nin iki oğluna paylaştırılmıştır. Cengiz'in torunu ve Cuci'nin ikinci oğlu olan Batu Han, Cengiz'in oğlu ve başkomutanı olarak, zâten babası Cuci'nin fethettiği Uralların batısındaki topraklara yöneldiğinde, târih 1224'ü göstermektedir. Batu Han, babasından sonra tekrar eski statüye dönen toprakları bir daha ele geçirecektir. Şu var ki, Batu ve ordusu menzile ancak 1337'de varabilmişlerdir. Âile bireyleriyle birlikte hareket eden ve bir anlamıyla da göçen Batu ordusu, târihlere göre dörtte üçüyle Türk'tür. Ya Batu'nun kendisiyle diğerleri?.. Aynı târihler bunlara Moğol demektedirler. Pekiyi, Batu vardığı bu menzilde kimlerle karşılaşmıştır? Cevaplayalım: Sâdece Türkler, Türkler ve gene Türklerle. Evet, bu karşılaşmanın her iki tarafı da Türk unsurlar idiler. Ne var ki, karşılaşmaları gene de hiç dostane olmamıştır. Ancak; Batu'nun kazandığı savaştan sonrası da hiç düşmanca olmamıştır! İki tarafın Türk unsurlardan oluşmaları, aralarında karışıp-kaynaşmayı kolay kılmıştır. Batu'nun kurduğu Altınordu İmparatorluğunun (Cumhurbaşkanlığımız forsundaki onaltı yıldızın biri bunu temsil etmektedir.) temel unsuru, bu karışımdır. Altınordu da asl'olarak bir Tatar imparatorluğudur. Batu, bir avuç Moğol'la birlikte Orta-Asya Türklerinden birazını da bunun yanına ekleyip gelmiştir. Karşısına çıkanlarsa, büyük çoğunluğu Kumanlar olmak üzere, Bulgar ve Hazar Türkleriydiler. Beyaz ten ve kumral saçlarına bakarak, Avrupalılar'ın aynı anlamıyla Koman (Kuman) dedikleri Oğuz Türkleri, kendilerinin Kıpçak adını benimsiyorlardı. Batu gelip Altınordu devletini kurunca, yakın komşu Ruslar ve Ukrainler, Batu'nun kimliğinden ötürü hepsine birden Tatar demişlerdir. Kumanlar, Bulgar ve Hazarlar, Moğollar ile diğer küçük azınlıklar... Günümüzdeki Tatar toplumu işte bu karışımdan meydana gelmiştir. Anlaşılmış olacağı üzere; Kıpçak, Kuman. Tatar aynı toplumun devir-devir fark göstermiş isimleridirler. İşte!.. Tatar konusu özetle budur.
1783, Kırım Hanlığının Ruslar'ca ortadan kaldırıldığı târihtir. Bu târihten sonra en az üçyüzbin kişinin Türkiye'ye göçtüğü hesap edilir. Bundan önce Rumeli'ne göçenlerin sayısı da bundan az olmamıştır. Osmanlı devrinde Rumeli'nde altı öbek Yörük ve dört öbek Tatar yaşamışlardır. Osmanlı'da Evlâd-ı Fâtihân yâni "Fâtihlerin Evlâtları" diye onore edilen Türkler yalnız bu on öbektirler. Bu unsurlar Rumeli'nde diğer Türklerle birlikte öylesine karışmışlardır ki, istisnâlar bir yana, artık kendilerini bilemeyecek kadar!
Yukarıda, Kumanlar'la birlikte gördüğümüz Bulgarlar'a gelirsek... Bunlar, Bulgaristan'ı kurduktan bir süre sonra özlerini kaybedip-unutarak Slavlaşan Bulgarlar'ın arkasında anayurtta kalanlardır. Şimdi Rusya içindeki Tataristan Cumhuriyetinin Türk halkı, Moğollarla birlikte işte bu Bulgarlar'ın bir karışımıdır. Ruslar'ın da yaşadığı bu Cumhuriyet'te, Bulgar, Moğol ve bunların melezlerinin hepsine birden Kazan Tatarı denilmektedir.
Yazımızın başında üçüncü bir Türk topluluğundan bahsettik: Hazarlar... Bunlar, bütün târihimiz boyunca Musevîliği seçmiş ilk ve tek Türk toplumu olurlar. Kafkasların kuzeyindeki devletleri yıkıldıktan sonra çevreye dağılarak Baltık kıyılarına kadar uzanmışlardır. Varlıklarını hâlen de sürdüren ve Karay, Karaim, Karait veyâ Kırımçak adlarıyla andığımız Musevî Türklerin, Hazarların günümüze uzantıları oldukları düşünülür. Karaylar'ın İstanbul'da yaşayanları için, Haliç-Hasköy'de bir sinagog ve bir de mezarlıkları olduğu bilinmektedir. Karay soyadıyla tanıdığımız ünlü yazarımız Refik Halit de bu cemaatin bir üyesidir.
Öte yandan, Tatarlar'ın Türkçülük cereyanları içinde ve üzerinde büyük rolleri olmuştur. Ülkemizde, bu akımın önderi bilinen Ziyâ Gökalp'in dışında, çok sayıda Tatarlar da bulunmaktadırlar. Zeki Velîdî Togan ise, Türkçülük ülküsünün dünyâda ilk akla gelen ismi sayılmaktadır. Bundan sonraki Türk milliyetçisi kimlik ise Yusuf Akçura olur.
Hemen hepsi, zaman-zaman Ülkemizde de bulunmuş veyâ yaşamış, dünyâ çapında ünlü ve gene Türkçü ve târihçi vb diğer Tatarları ise alfabetik sırada şöyle sayabilmekteyiz: Abdullah Taymaz, Abdülkâdir İnan, Ahmet Temir, Akdes Nîmet Kurat, Ayaz İshâkî İdilli, Grigoriy (Çoros) Gurkin, Halil İnalcık, İlber Ortaylı, İsmâil Gaspiralı, Müstecip Ülküsal, Nâdir Devlet, Reşit Rahmetî Arat, Saadet İshâkî Çağatay, Sadri Maksûdî Arsal, Sultan Galiyev...
Sultan Galiyev, 1917 yılında Rusya'da gerçekleşen Bolşevik devrim ve rejiminin, Lenin, Stalin ve Troçki'yle birlikte dört kurucusundan Müslüman bir Tatardır! Lenin'in ölümünden sonra, kendisini rakip gören Stalin tarafından öldürtülmüştür.
Son olarak, yakın zaman önce katledilen değerli insan Necip Hablemitoğlu'nun da bir Kırım Tatarı
olduğunu ekleyelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder